Bilgisayarın Adını Kim Koydu? Bir Hikâye
Selam arkadaşlar, bugün sizlerle biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında önemli bir yere sahip olan bilgisayarın adını kimin koyduğunu hiç düşündünüz mü? Tarih kitaplarında çeşitli teknik açıklamalar var ama ben size bunu biraz daha hikâye tadında, insan ilişkilerinin ve bakış açılarının etkisiyle anlatmak istiyorum.
Başlangıç: Sessiz Oda
1940’ların sonunda, büyük bir laboratuvarda bilim insanları bir araya gelmişti. Devasa makineler tıkır tıkır çalışıyor, odanın içi sürekli dönen çarkların ve elektrik devrelerinin uğultusuyla doluyordu. Ama ortada büyük bir sorun vardı: Bu yeni icada ne isim verilecekti?
Masada oturan dört kişi, farklı bakış açılarıyla birbirine bakıyordu. Erkeklerden biri olan David, çözüm odaklı bir mühendis, diğeriyse stratejik düşünen matematikçi Richard’tı. Kadınlardan ise empatik yaklaşımıyla tanınan Clara ve toplumsal ilişkileri çok iyi okuyan Margaret vardı.
Erkeklerin Stratejik Hesapları
David masaya yumruğunu koydu:
“Bakın, bu cihaz sadece sayı hesaplamıyor. İnsanların işlerini hızlandıracak, bilimde yeni bir çağ açacak. Adı da işlevini yansıtmalı.”
Richard hemen ekledi:
“Evet, stratejik düşünelim. Bu makineye öyle bir isim vermeliyiz ki, hem devlet kurumlarını hem de yatırımcıları etkilesin. Güçlü, ciddi, sayılarla bağlantılı bir şey olmalı.”
Onların konuşması odadaki herkesin kafasında rakamlar ve hesaplamalarla ilgili kelimeler uçuşmasına neden oldu.
Kadınların Empatik Bakışı
Clara, gözlerini makinenin dönen çarklarına dikerek yumuşak bir sesle konuştu:
“Bence bu makine sadece hesap yapmıyor. İnsanların hayatına dokunacak. Öğrenciler, aileler, doktorlar… Hepimiz ondan faydalanacağız. Onu sadece soğuk bir işlevle sınırlamayalım.”
Margaret söze katıldı:
“Clara haklı. İsim sadece icadı değil, toplumla kuracağı bağı da göstermeli. İnsanlar ona yakınlık hissetmeli, yabancılaşmamalı. Çünkü bu makine, gelecekte milyonlarca evin içine girecek.”
Masadakiler kısa bir süre sessizliğe gömüldü. Kadınların bu empatik yaklaşımı, erkeklerin işlev ve strateji odaklı fikirleriyle çelişiyor gibi görünse de aslında başka bir kapı aralıyordu.
İlk Öneriler
David ciddi bir şekilde kâğıda yazdı: “Elektronik Hesaplayıcı.”
Richard ekledi: “Ya da Otomatik Matematik Makinesi.”
Clara başını salladı:
“Hayır, bu isimler çok teknik. İnsanlar bu cihazı sadece matematikçiler için sanacak. Oysa bu makine bir gün çocukların oyunlarını, insanların hayallerini, aşıkları birbirine yazdığı mektupları bile taşıyacak.”
Margaret araya girdi:
“İnsanların dilinde kolay yer edecek bir isim lazım. Onu sadece işleviyle değil, insanla ilişkisiyle düşünmeliyiz.”
“Computer” Fikri
Tam o sırada Richard sessizliği bozdu:
“Aslında İngiltere’de uzun zamandır kullanılan bir kelime var: ‘Computer’. Eskiden insanlara denirdi, hesap yapan kişilere. Şimdi bu makine onların yerine geçiyor.”
David başını salladı:
“Stratejik açıdan mantıklı. Hem teknik hem de güçlü.”
Clara ise düşünceli bir şekilde gülümsedi:
“Evet ama aynı zamanda insani bir bağ da var. Çünkü o kelime bir zamanlar insanlara aitti. Şimdi bu makineyi insanın bir uzantısı yapıyoruz. Bu, toplumsal bir köprü de kuruyor.”
Margaret ekledi:
“Tam da bu yüzden doğru seçim. İnsanların onu kabullenmesi kolay olacak. Çünkü kelimenin kökeninde insan var.”
Toplumsal Etkiler
Böylece “computer” adı yavaş yavaş benimsendi. Erkekler için bu isim stratejik bir karar olmuştu: güçlü, işlevsel ve yatırımcıları ikna eden bir sözcük. Kadınlar içinse empatik bir anlam taşımıştı: insanlar için tanıdık, toplumsal bağları olan, soğuk ve yabancı hissettirmeyen bir isim.
O gün masada verilen karar, aslında sadece bir makinenin adı değildi. Kadınların ilişkisel bakış açısı ile erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı birleşerek, teknolojiye yön verecek bir kavramı doğurdu.
Hikâyenin Bugüne Düşen Yansımaları
Bugün bilgisayarlar hayatımızın her alanında. Onları işte, evde, okulda, eğlencede kullanıyoruz. Ama isimlerine dikkatle bakınca, o gün laboratuvardaki tartışmanın izlerini hâlâ görmek mümkün. Eğer sadece erkeklerin teknik yaklaşımı ağır bassa, belki de bugün “Elektronik Hesaplayıcı” diye bir cihazdan bahsediyor olacaktık. Eğer sadece kadınların empatik bakışı ağır bassa, belki de daha şiirsel, duygusal bir isim seçilecekti.
Ama her iki bakış açısı birleşti ve bilgisayar hem teknik gücüyle hem de insanla kurduğu bağla hayatımıza girdi.
Sonuç ve Tartışma
Bu hikâyeyi okurken belki de şunu düşünmek gerek: İsimler sadece kelime değil; bakış açılarının, toplumsal rollerin ve değerlerin birleşiminden doğan semboller.
Peki sizce bugün yeni bir teknolojiye isim verirken, hangi bakış açısı daha baskın olmalı? Erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımı mı, kadınların empatik ve toplumsal ilişkileri gözeten bakışı mı? Yoksa ikisinin dengesi mi?
Belki de bilgisayarın adı bize en önemli dersi veriyor: Gerçek anlamda dönüştürücü olan, farklı bakışların bir araya gelmesi.

Selam arkadaşlar, bugün sizlerle biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında önemli bir yere sahip olan bilgisayarın adını kimin koyduğunu hiç düşündünüz mü? Tarih kitaplarında çeşitli teknik açıklamalar var ama ben size bunu biraz daha hikâye tadında, insan ilişkilerinin ve bakış açılarının etkisiyle anlatmak istiyorum.
Başlangıç: Sessiz Oda
1940’ların sonunda, büyük bir laboratuvarda bilim insanları bir araya gelmişti. Devasa makineler tıkır tıkır çalışıyor, odanın içi sürekli dönen çarkların ve elektrik devrelerinin uğultusuyla doluyordu. Ama ortada büyük bir sorun vardı: Bu yeni icada ne isim verilecekti?
Masada oturan dört kişi, farklı bakış açılarıyla birbirine bakıyordu. Erkeklerden biri olan David, çözüm odaklı bir mühendis, diğeriyse stratejik düşünen matematikçi Richard’tı. Kadınlardan ise empatik yaklaşımıyla tanınan Clara ve toplumsal ilişkileri çok iyi okuyan Margaret vardı.
Erkeklerin Stratejik Hesapları
David masaya yumruğunu koydu:
“Bakın, bu cihaz sadece sayı hesaplamıyor. İnsanların işlerini hızlandıracak, bilimde yeni bir çağ açacak. Adı da işlevini yansıtmalı.”
Richard hemen ekledi:
“Evet, stratejik düşünelim. Bu makineye öyle bir isim vermeliyiz ki, hem devlet kurumlarını hem de yatırımcıları etkilesin. Güçlü, ciddi, sayılarla bağlantılı bir şey olmalı.”
Onların konuşması odadaki herkesin kafasında rakamlar ve hesaplamalarla ilgili kelimeler uçuşmasına neden oldu.
Kadınların Empatik Bakışı
Clara, gözlerini makinenin dönen çarklarına dikerek yumuşak bir sesle konuştu:
“Bence bu makine sadece hesap yapmıyor. İnsanların hayatına dokunacak. Öğrenciler, aileler, doktorlar… Hepimiz ondan faydalanacağız. Onu sadece soğuk bir işlevle sınırlamayalım.”
Margaret söze katıldı:
“Clara haklı. İsim sadece icadı değil, toplumla kuracağı bağı da göstermeli. İnsanlar ona yakınlık hissetmeli, yabancılaşmamalı. Çünkü bu makine, gelecekte milyonlarca evin içine girecek.”
Masadakiler kısa bir süre sessizliğe gömüldü. Kadınların bu empatik yaklaşımı, erkeklerin işlev ve strateji odaklı fikirleriyle çelişiyor gibi görünse de aslında başka bir kapı aralıyordu.
İlk Öneriler
David ciddi bir şekilde kâğıda yazdı: “Elektronik Hesaplayıcı.”
Richard ekledi: “Ya da Otomatik Matematik Makinesi.”
Clara başını salladı:
“Hayır, bu isimler çok teknik. İnsanlar bu cihazı sadece matematikçiler için sanacak. Oysa bu makine bir gün çocukların oyunlarını, insanların hayallerini, aşıkları birbirine yazdığı mektupları bile taşıyacak.”
Margaret araya girdi:
“İnsanların dilinde kolay yer edecek bir isim lazım. Onu sadece işleviyle değil, insanla ilişkisiyle düşünmeliyiz.”
“Computer” Fikri
Tam o sırada Richard sessizliği bozdu:
“Aslında İngiltere’de uzun zamandır kullanılan bir kelime var: ‘Computer’. Eskiden insanlara denirdi, hesap yapan kişilere. Şimdi bu makine onların yerine geçiyor.”
David başını salladı:
“Stratejik açıdan mantıklı. Hem teknik hem de güçlü.”
Clara ise düşünceli bir şekilde gülümsedi:
“Evet ama aynı zamanda insani bir bağ da var. Çünkü o kelime bir zamanlar insanlara aitti. Şimdi bu makineyi insanın bir uzantısı yapıyoruz. Bu, toplumsal bir köprü de kuruyor.”
Margaret ekledi:
“Tam da bu yüzden doğru seçim. İnsanların onu kabullenmesi kolay olacak. Çünkü kelimenin kökeninde insan var.”
Toplumsal Etkiler
Böylece “computer” adı yavaş yavaş benimsendi. Erkekler için bu isim stratejik bir karar olmuştu: güçlü, işlevsel ve yatırımcıları ikna eden bir sözcük. Kadınlar içinse empatik bir anlam taşımıştı: insanlar için tanıdık, toplumsal bağları olan, soğuk ve yabancı hissettirmeyen bir isim.
O gün masada verilen karar, aslında sadece bir makinenin adı değildi. Kadınların ilişkisel bakış açısı ile erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı birleşerek, teknolojiye yön verecek bir kavramı doğurdu.
Hikâyenin Bugüne Düşen Yansımaları
Bugün bilgisayarlar hayatımızın her alanında. Onları işte, evde, okulda, eğlencede kullanıyoruz. Ama isimlerine dikkatle bakınca, o gün laboratuvardaki tartışmanın izlerini hâlâ görmek mümkün. Eğer sadece erkeklerin teknik yaklaşımı ağır bassa, belki de bugün “Elektronik Hesaplayıcı” diye bir cihazdan bahsediyor olacaktık. Eğer sadece kadınların empatik bakışı ağır bassa, belki de daha şiirsel, duygusal bir isim seçilecekti.
Ama her iki bakış açısı birleşti ve bilgisayar hem teknik gücüyle hem de insanla kurduğu bağla hayatımıza girdi.
Sonuç ve Tartışma
Bu hikâyeyi okurken belki de şunu düşünmek gerek: İsimler sadece kelime değil; bakış açılarının, toplumsal rollerin ve değerlerin birleşiminden doğan semboller.
Peki sizce bugün yeni bir teknolojiye isim verirken, hangi bakış açısı daha baskın olmalı? Erkeklerin stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımı mı, kadınların empatik ve toplumsal ilişkileri gözeten bakışı mı? Yoksa ikisinin dengesi mi?
Belki de bilgisayarın adı bize en önemli dersi veriyor: Gerçek anlamda dönüştürücü olan, farklı bakışların bir araya gelmesi.

