Çocuğun Nesneleştirilmesi Nedir ?

Cilhan

Global Mod
Global Mod
**\ Çocuğun Nesneleştirilmesi Nedir?\**

Çocuk, toplumda sadece bir birey değil, aynı zamanda değerli bir varlık olarak kabul edilmelidir. Ancak, modern dünyada, çocuklar sıklıkla sadece ebeveynlerinin ya da çevrelerinin sosyal ve ekonomik çıkarları doğrultusunda varlıklarını sürdüren nesneler olarak görülmektedir. Bu olguya “çocuğun nesneleştirilmesi” denir. Çocuğun nesneleştirilmesi, çocuğun, sadece bir insan olarak değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve ekonomik sistemlerin çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak görülmesidir.

Nesneleştirilmiş bir çocuk, kendi düşünce ve duygularına sahip olmanın ötesinde, diğerlerinin çıkarları için kullanılan ve bir insan olarak saygı gösterilmeyen bir varlık haline gelir. Bu, çocuğun bireysel haklarının ve özgürlüklerinin ihlali anlamına gelir.

**\ Çocuğun Nesneleştirilmesinin Toplumsal Boyutları\**

Çocuğun nesneleştirilmesi, daha çok toplumsal yapının ve kültürel normların çocuklara nasıl bir değer biçtiğiyle ilgilidir. Günümüzde, birçok kültür çocuğu, özellikle aile içindeki iş gücü, ekonomik fayda sağlama aracı ya da toplumun onlardan beklediği rolü yerine getiren bir varlık olarak görmektedir. Bu bakış açısı, çocuğun insan olma özelliğini geri plana atarak, onun potansiyelini ve haklarını göz ardı eder.

Örneğin, bazı toplumlarda çocuklar, erken yaşta çalışmaya zorlanmakta ya da aile bütçesine katkıda bulunmak için çocukluklarının doğal süreçlerinden mahrum bırakılmaktadır. Çocuğun, bireysel hakları ve kendini ifade etme hakkı yerine, sadece bir iş gücü kaynağı ya da ekonomik bir araç olarak kullanılması, onun nesneleştirilmesinin açık bir örneğidir. Bu durum, çocuk haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelere aykırı bir davranış sergiler ve bu çocukların sağlıklı gelişimlerini engeller.

**\ Çocuğun Nesneleştirilmesi: Eğitimdeki Etkileri\**

Çocuklar, eğitimin bir parçası olarak sadece bilgi edinme sürecinde yer almakla kalmaz, aynı zamanda kendi düşünce ve duygu dünyalarını geliştirme hakkına sahiptirler. Ancak, eğitim sistemlerinde, çocukların bireysel düşünce ve duyguları sıklıkla göz ardı edilmekte, eğitim süreci onların bireysel potansiyellerini geliştirmekten çok, toplumun ve ailelerin taleplerine göre şekillendirilmektedir. Bu, çocuğun nesneleştirilmesinin bir başka boyutudur.

Çocukların eğitimde sadece birer araç gibi görülmesi, onların gelişim süreçlerini engelleyen bir anlayışa yol açar. Eğitim, çocukların özgür düşüncelerini ifade edebileceği bir alan olmalıdır. Ancak, bazı eğitim sistemlerinde, çocuklar sadece test sonuçlarına, başarı sıralamalarına ya da belirli toplumsal normlara göre değerlendirilir. Bu da onların bireysel kimliklerini ve özgünlüklerini baskılar, sadece bir başarı aracı olarak görülmelerine neden olur.

**\ Aile İlişkilerindeki Çocuğun Nesneleştirilmesi\**

Aile, çocuğun kişisel gelişimi için en temel ortamı sağlar. Ancak, ebeveynlerin kendi çıkarları doğrultusunda çocukları kullanmaları, çocuğun nesneleştirilmesinin aile içindeki bir yansımasıdır. Birçok durumda ebeveynler, çocuklarını kendi hayal kırıklıklarını ya da eksikliklerini telafi etmek için bir araç olarak görebilirler. Örneğin, ebeveynler çocuklarının akademik ya da sosyal başarıları üzerinden kendi toplumsal statülerini ya da prestijlerini artırmayı hedefleyebilirler.

Bu tür bir yaklaşım, çocuğun kendisini ifade etme ve kendi potansiyelini keşfetme hakkını kısıtlar. Çocuk, ebeveynlerinin isteklerine ve toplumun normlarına göre şekillenen bir varlık haline gelir. Bu da çocuğun ruhsal ve duygusal gelişimi üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilir. Çocuğun, bireysel kimliğini bulması ve sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için ebeveynlerin onu bir birey olarak görmesi, yalnızca onların birer nesnesi olarak değil, kendine ait bir kimliği olan bir insan olarak kabul etmeleri gerekmektedir.

**\ Çocuğun Nesneleştirilmesi ve Medyanın Rolü\**

Medya, çocukların toplumsal algılarını şekillendiren güçlü bir araçtır. Özellikle reklamlar, televizyon dizileri ve filmler, çocukların hangi değerleri ve kimlikleri kabul etmesi gerektiğini belirleyen birer araç olarak kullanılmaktadır. Medyada, çocuklar bazen, sadece tüketici olarak ya da belli ürünleri satmak için kullanılan figürler olarak nesneleştirilirler. Çocukların bedenleri ve yüzleri, toplumsal normlara göre şekillendirilmiş ideal bir imaja uygun hale getirilebilir, bu da onların kimliklerine dair yanlış algılar yaratır.

Ayrıca, medya aracılığıyla çocuklar, genellikle sahip olmaları gereken maddi değerler ve başarılar üzerine yoğun bir baskıya maruz kalırlar. Bu, çocukların değerlerinin, insan olma ve kendini ifade etme hakkı yerine, sadece sahip oldukları şeylerle ölçülmesi anlamına gelir. Böylece, çocukların gerçek kimlikleri ve duygusal ihtiyaçları göz ardı edilir.

**\ Çocuğun Nesneleştirilmesi: Psikolojik Etkileri\**

Çocuğun nesneleştirilmesi, bireysel düzeyde ciddi psikolojik sonuçlar doğurabilir. Nesneleştirilen bir çocuk, genellikle kendisini değersiz ve güçsüz hissedebilir. Kendi kimliğini bulmakta zorlanır ve toplumsal taleplerin gerisinde kendi özgün kimliğini ortaya koymakta güçlük yaşar. Çocuk, ebeveynleri ya da toplum tarafından nesneleştirildiğinde, kendi duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını ifade etmekte zorlanır.

Ayrıca, bu tür bir yaklaşım, çocukların özgüvenlerini zedeler. Çocuklar, sürekli olarak başkalarının isteklerine göre şekillendirildiklerinde, kendi benliklerini anlamakta güçlük çekerler. Bu da ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde kimlik bunalımları ve düşük özsaygı gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.

**\ Çocuğun Nesneleştirilmesinin Sonuçları ve Çözüm Önerileri\**

Çocuğun nesneleştirilmesi, yalnızca bireysel gelişim için değil, toplum için de ciddi bir tehlike oluşturur. Nesneleştirilen çocuklar, gelecekte sağlıklı ve özgür bireyler olamayacakları gibi, toplumsal düzeyde de daha az katkı sağlayabilirler. Bu nedenle, çocuğun insan olma haklarının korunması ve çocuk haklarına saygı gösterilmesi büyük bir önem taşır.

Çocukların nesneleştirilmesinin önlenmesi için toplumsal farkındalık yaratılmalı, ailelerin bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, eğitim sistemleri, çocukları sadece başarı ve test sonuçlarıyla değerlendiren bir anlayıştan, onların bireysel kimliklerini ve potansiyellerini geliştiren bir yaklaşıma yönlendirilmelidir. Çocukların, toplumsal baskılardan uzak, özgür bir şekilde gelişebilecekleri bir ortamda büyümeleri için çalışılmalıdır. Bu, sadece çocukların değil, tüm toplumun yararına olacaktır.

Çocuğun nesneleştirilmesinin önlenmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlıklı ve huzurlu bir geleceğin temellerini atmak anlamına gelir.
 
Üst