Hiper ve hipo ne demek ?

Cilhan

Global Mod
Global Mod
Hiper ve Hipo Nedir? Bir Hikâyeyle Anlatım

Merhaba dostlar, geçen gün başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında konu biraz tıbbi, ama hikâyenin içine öyle şeyler karıştı ki hem güldük hem düşündük. Başlığımız “hiper” ve “hipo” kelimelerinin anlamı ama bunu bir ders anlatır gibi değil, yaşadığım küçük bir macerayla açıklamak istiyorum.

---

Bir Akşamüstü: Kahve Masasında Başlayan Sohbet

Bir grup arkadaş olarak buluşmuştuk. Masada dört kişi vardı: Ali, Ayşe, Murat ve Elif. Ali ve Murat biraz daha “strateji kurucu” tiplerdir, bir sorun çıktığında hemen çözüm odaklı düşünürler. Ayşe ve Elif ise olayları daha çok insan ilişkileri, duygular ve empati üzerinden değerlendirir.

Sohbet koyulaşırken Elif birden masaya eğildi ve dedi ki:

“Geçen gün doktor bana ‘hipoglisemi riskin var’ dedi. O an panik oldum ama aslında tam anlamıyla ne demek olduğunu açıklamadı. Sonra bir yerde de ‘hipertansiyon’ duydum. Bu hiper-hipo nedir?”

Masada bir an sessizlik oldu. Herkesin kafasında başka bir şey dönüyordu. İşte o andan itibaren hikâyemiz başladı.

---

Ali’nin Stratejik Yaklaşımı

Ali, bir mühendis olmanın verdiği alışkanlıkla hemen masaya peçeteyi aldı, kalemini çıkardı.

“Bakın,” dedi, “hiper demek ‘fazla’, ‘yüksek’ demek. Hipo ise ‘az’, ‘düşük’. Yani bir şeyin normali var, bu normalin üstündeyse hiper, altındaysa hipo deniyor.”

Peçeteye bir çizgi çekti. Ortaya “normal” yazdı. Çizginin üstüne “hiper”, altına “hipo” diye yazdı.

Sonra örnek verdi: “Mesela hipertansiyon, tansiyonun yüksek olması. Hipotansiyon ise tansiyonun düşük olması.”

Murat hemen lafa girdi: “Yani bu aslında matematiksel mantık gibi. Bir sayı var, ortalama var, sen ortalamanın üstündeysen hiper, altındaysan hipo.”

Onların bu çözüm odaklı açıklaması oldukça mantıklıydı ama masada Ayşe ve Elif’in kafasında hâlâ bir şeyler oturmamıştı. Çünkü onlar için sadece bilgi değil, bu bilginin insana nasıl dokunduğu da önemliydi.

---

Ayşe’nin Empatik Yorumu

Ayşe söze karıştı:

“Tamam da, sadece fazla ya da az demek yetmiyor bence. İnsan olarak hissettiğimiz şeyler var. Mesela hipo olduğunda, yani değerler düştüğünde, vücut zayıflıyor, halsizlik oluyor. Bu sadece bir sayı değil, birinin günlük hayatını etkiliyor. Hiper olduğunda da fazla enerji, fazla baskı, fazla yük… Bu da insana stres olarak dönüyor.”

Elif başını salladı: “Evet, mesela bana hipoglisemi dediğinde, aklıma direkt şekerimin düşmesi ve elim ayağımın titremesi geliyor. Yani hipo kelimesi sadece ‘düşük’ değil, bir yaşam deneyimi.”

İşte o anda masadaki dengeler değişti. Erkekler daha çok sayılar, mantık ve formüller üzerinden açıklarken, kadınlar bunun insani tarafını ortaya koyuyordu.

---

Bir Anlık Gerginlik ve Ortak Nokta

Murat hafif gülerek, “Ya siz de çok duygusallaştırıyorsunuz,” dedi.

Ayşe kaşlarını kaldırdı: “Duygusuz anlatınca da olay eksik kalıyor. İnsan bedeninden bahsediyoruz, sadece teknik çizelgeyle bitmiyor iş.”

Masada kısa bir sessizlik oldu. O an Ali araya girdi: “Aslında ikinizin söylediği birleşince anlam tamamlanıyor. Biz sayısal olarak hiper ve hipo’yu tanımlıyoruz, siz de bunun hayatımıza yansımasını anlatıyorsunuz. İkisi bir araya gelince herkes anlayabiliyor.”

Elif gülerek ekledi: “Yani hiper fazla, hipo az; ama fazlanın da azın da insanı nasıl etkilediğini bilmek gerekiyor. İşte o zaman tam kavranıyor.”

---

Hikâyenin Sonunda Gelen Anlayış

Akşam ilerledikçe konu derinleşti. Ali, “hiperaktif çocuk” örneğini verdi: “Yani enerjisi normalin üzerinde olan çocuk.”

Elif de gülerek “Benim kuzenim öyle, sürekli koşup duruyor,” dedi.

Murat “hipotermiyi” anlattı: “Vücut ısısının normalden düşmesi.”

Ayşe ise “hiper duygusallık” diye bir kavram uydurdu: “Yani her şeye yoğun tepki vermek. Biraz fazla empati, biraz fazla gözyaşı.”

Masadaki kahkahalar yükseldi. Artık herkes “hiper” ve “hipo”nun ne demek olduğunu anlamıştı. Fakat en önemlisi, bu iki kelimenin sadece kuru birer tıbbi terim olmadığını; insanın bedeninde, ruhunda ve ilişkilerinde karşılık bulduğunu fark ettiler.

---

Sonuç: Hiper ve Hipo’nun Hayatımıza Dokunuşu

Bir kelimenin anlamı sadece sözlükte yazan karşılığı değildir. “Hiper” ve “hipo” kelimeleri bize şunu gösteriyor: Hayatta her şeyin bir dengesi var. Ne çok fazla ne de çok az. Fazlası da eksikliği de hayatı zorlaştırıyor.

Erkeklerin mantıkla çizdiği tablo ve kadınların duyguyla kattığı açıklama birleşince ortaya bütünlüklü bir anlayış çıktı. Ve masada herkes, kendince bir pay çıkardı:

- Ali için denge, formüllerle kurulan bir gerçekti.

- Ayşe için denge, insanın günlük hayatındaki huzurdu.

- Murat için denge, matematiksel bir noktada durmaktı.

- Elif için denge, kalp çarpıntısını ve titremeyi önlemekti.

İşte hiper ve hipo, bu kadar basit ama aynı zamanda derin iki kavram. Fazla olan da eksik olan da insanı etkiler; önemli olan orta noktayı bulmak.

Ve o akşam, kahve masasında herkes sadece tıbbi terimleri değil, hayatın dengesini de öğrenmiş oldu.
 
Üst