Ona kadar say kitabı kaç sayfa ?

BrunGa

Active member
“Ona Kadar Say” Kaç Sayfa Olmalıydı? Bir Kitabın Uzunluğu Üzerine Eleştirel Bir Bakış

Selam dostlar,

Geçen hafta bir arkadaşım “Ona Kadar Say” kitabını önerdi. Okumaya başladım ve kendime şu soruyu sordum: “Bir kitabın sayfa sayısı gerçekten önemli mi?” Çünkü bu kitap hakkında en çok konuşulan şeylerden biri içeriği değil, kaç sayfa olduğu! Forumlarda, kitap kulüplerinde, hatta sosyal medyada bile “Ona Kadar Say kaç sayfa?” sorusu dönüp duruyor. Oysa asıl mesele bu kitapta anlatılanların hacmi değil, duygusal ve zihinsel yoğunluğu olmalı. Ama gelin görün ki biz hâlâ sayfa sayısına göre kitap değerlendiriyoruz. İşte ben de bu yazıda, hem bu yaklaşımı hem de kitabın yarattığı algıyı biraz eleştirel biçimde irdelemek istiyorum.

---

Sayfa Sayısı mı Değer Ölçüsü mü?

“Ona Kadar Say” kitabı ortalama 200 sayfa civarında bir eser. Kimi baskılarda 208, kimisinde 216 sayfa olarak geçiyor. Ama dikkat edin, tartışmaların çoğu “Az mı, çok mu?” üzerinden dönüyor.

Oysa bu kitap bir matematik egzersizi değil; bir insanın iç dünyasında, travmalarında ve arayışlarında dolaşan duygusal bir yolculuk. Yani mesele kaç sayfa olduğu değil, o sayfaların ne kadar düşündürdüğü.

Ne var ki modern okur alışkanlıkları “ölçülebilir” değerlere takılıp kalmış durumda. Bir kitap ne kadar kalınsa “ciddi”, ne kadar kısa ise “yüzeysel” sanılıyor.

Bu düşünce tarzı, özellikle erkek okurlarda daha yaygın. Çünkü erkekler genellikle stratejik ve sonuç odaklı bir yaklaşıma sahip. Onlar için bir kitap, emek ve kapsam göstergesi olmalı.

Oysa bazen bir cümle, yüz sayfadan daha çok şey anlatabilir.

---

Erkeklerin Stratejik Okuma Tarzı: “Ne Öğrendim?” Sorusu

Erkek okurlar genellikle kitaplardan bir “çıktı” bekler. Bir fayda, bir strateji, bir bilgi…

Bu nedenle “Ona Kadar Say” gibi duygusal yoğunluğu yüksek, içe dönük bir romanla karşılaştıklarında ölçütlerini sayfa ve sonuç üzerinden kurarlar.

Bir forum yorumunda şöyle bir cümle okumuştum:

> “İki günde bitti, ama bana ne kattı tam çözemedim.”

İşte bu yaklaşımın özünde verimlilik düşüncesi yatıyor. Erkekler genellikle okuma deneyimini tıpkı bir görev gibi planlarlar.

“200 sayfalık bir kitap, 3 saatte biter, 5 fikir çıkarırım” diye düşünürler.

Bu stratejik bakış, bilgiyi hazmedilmesi gereken bir süreçten çok, hedefe ulaşılması gereken bir görev haline getiriyor.

Ancak “Ona Kadar Say” gibi romanlar bu tarz bir yaklaşımla tam olarak anlaşılamıyor. Çünkü burada önemli olan sonuca ulaşmak değil, karakterin duygusal yolculuğuna tanıklık etmek.

Erkeklerin çözüm odaklı okuma biçimi bu noktada duvarla karşılaşıyor — çünkü insan ruhunun matematiği yok.

---

Kadınların Empatik Okuma Tarzı: “Ne Hissettim?” Sorusu

Kadın okurlar ise bu tür kitaplara genellikle daha duygusal bir perspektiften yaklaşır.

Onlar için mesele “kaç sayfa” değil, “hangi duygulara dokunduğu”dur.

Bir kadın okur yorumunda şöyle diyordu:

> “O kadar kısaydı ki, bitince sanki bir dostumla kısa ama derin bir sohbet yapmışım gibi hissettim.”

Bu ifade, empatik bir okuma biçiminin özünü yansıtıyor. Kadınlar metinle bir bağ kurar; karakterle, hikâyeyle, hatta yazarla duygusal bir ilişki geliştirir.

Onlar için sayfa sayısı değil, metnin ruhu önemlidir.

Araştırmalar da bu farkı destekliyor. 2022’de yapılan bir okuma alışkanlıkları anketine göre, kadınların %72’si bir kitabı “duygusal bağ kurabildikleri için” okuyor, erkeklerin %64’ü ise “bilgi edinmek için.”

Bu fark, “Ona Kadar Say” gibi derin ama kısa kitaplara verilen tepkilerin neden bu kadar değişken olduğunu açıklıyor.

---

Sayfa Sayısına Takılan Zihniyet: Hız Çağının Hastalığı

Bugün kitaplar bile tıpkı sosyal medya içerikleri gibi tüketiliyor.

“Az sayfa, çabuk biten, mesajı net olan” eserler daha çok tercih ediliyor.

Bu da okuru yüzeysel bir algıya itiyor.

Bir kitabı kaç saatte bitirdiğini paylaşmak, ne kadar anladığını anlatmaktan daha popüler hale geldi.

“Ona Kadar Say” bu açıdan modern okurun sabrını da test ediyor. Çünkü hikâye, duygusal bir yoğunlukla örülmüş; aceleye gelmiyor, hızlı sonuç vermiyor.

Ve biz artık böyle metinlere tahammül etmekte zorlanıyoruz.

Bu da düşündürücü değil mi?

Bir romanı sayfalarına, bir insanı cümlelerine göre mi değerlendirmeliyiz?

---

Toplumsal ve Kültürel Bağlam: Kitabın Arkasındaki Sessiz Soru

“Ona Kadar Say”, sadece bireysel bir hikâye değil, aynı zamanda bir toplum eleştirisi.

Zira romanın teması, bastırılmış duygular, iletişimsizlik ve içsel sessizlik üzerine kurulu.

Ama biz bu derinliği konuşmak yerine “kaç sayfa?” diyoruz.

Bu da aslında kültürel bir eğilim: Yüzeye bakmak, derine inmeye korkmak.

Bu tavır erkeklerde “kontrol” arzusundan, kadınlarda ise “uyum” kaygısından besleniyor.

Erkek “ne anlatıyor, nasıl çözerim?” derken; kadın “ne hissediyor, nasıl yardımcı olabilirim?” diye düşünür.

Bu iki bakış birleştiğinde kitabın anlamı büyüyor. Ama ayrı kaldığında, biri kitabı mekanik, diğeri melankolik bir pencereden görüyor.

---

Forum Sorusu: Bir Kitabın Değeri Kaç Sayfa Sürer?

Burada sizlere de sormak isterim:

Bir kitabın gücü sayfa sayısıyla mı ölçülür, yoksa bıraktığı izlenimle mi?

Bir romanın “az” sayfalı olması onu eksik yapar mı, yoksa daha yoğun hale mi getirir?

Ve neden hâlâ kitapların “kaç sayfa” olduğuna takılıyoruz da, “kaç duyguya dokunduğuna” bakmıyoruz?

Bu sorular aslında hem okuma alışkanlıklarımızı hem de toplumsal önceliklerimizi gösteriyor.

Belki de “Ona Kadar Say” sadece bir roman değil; bizim edebiyatla kurduğumuz mesafenin aynası.

---

Sonuç: “Ona Kadar Say” Kaç Sayfa Değil, Kaç Kalbe Dokundu?

Evet, “Ona Kadar Say” yaklaşık 200 sayfalık bir roman. Ama asıl mesele bu değil.

Bu kitap, insan ruhunun karmaşık labirentlerini, sessiz çığlıklarını anlatıyor.

Bazıları için “çabuk bitti”, bazıları için “bitmedi, içimde kaldı.”

Erkekler için stratejik olarak “sonuca ulaşmayan bir hikâye”, kadınlar için duygusal olarak “devam eden bir iç yolculuk.”

İşte tam da bu nedenle, sayfa sayısından çok, hissettirilen yankı önemli.

Belki de soruyu şöyle sormalıyız:

“Ona Kadar Say” kaç sayfa değil, kaç insana ‘ben de böyle hissettim’ dedirtti?

Çünkü sonunda bir kitabın değeri, kapağının kalınlığında değil — insanın kalbine dokunma gücündedir.
 
Üst