Tokluk ve rezilyans nedir ?

Emir

New member
Tokluk ve Rezilyans: Her İkisi de Kulağa Güzel Geliyor, Ama Ne İşe Yarar?

Herkese merhaba! Bugün sizi, sabah kahvaltısında “artık doydum!” dediğinizde vücut bilincinizle savaşan bir kavramdan daha bahsetmeye davet ediyorum: Tokluk ve rezilyans. Bunlar hayatımızda her zaman yanımızda olan ama genellikle bir araya geldiğinde kafa karıştıran, garip, tatlı bir ikili. Yani, biri ‘çikolata yediğinde doydum’ demek, diğeri ise ‘zorlukları aşmak için içinde bir süper kahraman barındırdığını fark etmek’ gibi bir şey. Biri midemizi, diğeri ruhumuzu doyuruyor gibi! Ama bir şekilde hayatı daha yaşanabilir hale getiriyorlar.

Hadi gelin, bu iki kavramın ne anlama geldiğini, nasıl ilişkilendiklerini ve neden bazen kahvaltı yaparken birini, akşam yemeğinde diğerini gereksiz yere aradığımızı, birlikte keşfedelim!

Tokluk Nedir? "Bir Dilim Daha, Sonra Tamam"

Tokluk, tıpkı eski dostunuz gibi, hep yakından tanıdığınız bir kavramdır. Özellikle de akşam yemeklerinde, biraz fazla kaçırdığınızda kendini gösterir. Hani o ilk başta “Yok, doymam ya, ben bir tabak daha alırım” diyorsunuz, sonra ikinci tabak bittiğinde “Aslında biraz daha yerim, ama şu an da ‘tok’ olmaya başlıyorum, dur bir dakika...”. Evet, bu durum “tokluk” dediğimiz şeyin küçük ama çok etkili bir tanımıdır. Tokluk, fiziksel anlamda, midenin tamamen doyması hali olabilir. Ancak, bunun çok daha derin, felsefi bir anlamı da vardır: Bazen hayatın bize sunduğu her şeye karşı biraz daha “dur, fazla abartma” demek!

Fakat, arada bir “Her şeyin bir sınırı var” noktasına geliyorsunuz. O zaman, vücut doğal olarak size sinyal gönderiyor: "Tamam, dostum, yeterince yedin, şu an resmen bir gıda devine dönüşmek üzeresin!" Ve tabii ki, yemek sonrası koltuğa yaslanıp belki biraz Netflix izlemeye karar veriyorsunuz... Hatta uyumak bile mübah! Ama ne yazık ki, bazen bu tokluk o kadar can sıkıcı olabilir ki, bir çikolata parçası bile gözünüzün önüne gelir.

Erkekler genellikle tokluk kavramını çok daha stratejik bir şekilde ele alır. Bir erkek, tokluk anında genellikle şöyle düşünür: “Bu kadar yeter, birazdan tekrar acıkırım, hem öğleye kadar ya da akşam yemeğine kadar ayakta durmam gerek, bari enerji depolayayım.” Yani, pratik düşünürler. Örneğin, bir forum yazısında “Tokluk, tıpkı akşam yemeği sonrasında iş görüşmesine hazırlanmak gibi. Kısa ama yoğun bir dönem!” diye yazan biri vardı. Sanırım bu kişinin amacı şu: Ne kadar fazla yemek, o kadar fazla strateji!

Rezilyans: Hayatta Kalmanın Gücü! (Kahvaltıya Dönme Zamanı)

Şimdi gelelim “rezilyans” kavramına, yani o süper kahraman gücüne. Hani bazen başınıza gelen en büyük felaketten sonra, ayaklarınızı yere sağlam basıp “Bunu da atlatırım, hayat devam ediyor” dediğinizde, işte o zaman rezilyansınız devreye girmiş demektir. Kısaca, hayatta karşılaştığınız zorlukları atlatma gücüdür. Tabii ki sadece işin içine zor zamanlar girmez. Bazen hayatın size sunduğu fırsatları değerlendirme noktasında da aynı mantık geçerlidir. Hangi noktada pes etmez, hangi noktada dayanırsınız?

Kadınlar genellikle empatik bir bakış açısıyla rezilyans kavramını ele alırlar. Bir kadın, rezilyansını kullanırken çoğunlukla çevresindeki ilişkileri de göz önünde bulundurur. “Zorluklardan mı geçiyorsun? Gel, birlikte çözelim!” gibi yaklaşırlar. Eğer bir forumda biri, “İşyerinde zor bir gün geçirdim, beni destekleyecek kimse yok” diye yazarsa, kadınların verdiği cevaplar genellikle şunlar olur: “Merak etme, seninle bu durumu atlatacağız! Birlikte daha güçlüyüz.” Kadınlar, rezilyansı ilişki ve destek ağıyla harmanlarlar.

Erkekler ise daha çok çözüm odaklıdır. Onlar rezilyansı uygularken, genellikle şöyle düşünürler: “Bu işin çözümünü bulmalı, sonra da bir çözümle adım atmalıyım”. Yani, işleri çok daha stratejik bir açıdan ele alırlar. Mesela, “Beni işe almazlarsa, başka bir fırsat bulurum” diyen bir erkeği duyduğumuzda, o kişi genellikle rezilyans konusunda oldukça sağlam bir duruş sergiler. Sonuçta, bir erkeğin içinde bir iş stratejisti ve çözüm üretici zaten doğal olarak var!

Tokluk ve Rezilyans Arasında Bağlantı: Duygusal Çöküşten Kahvaltıya!

Şimdi, bu iki kavramın arasında bir bağ kurmamız gerekirse: Tokluk ve rezilyans birbirini çok tamamlayan iki güçtür. Tokluk, vücudu doyurur; rezilyans ise ruhu. İkisinin de birleşiminden aslında şu sonuca ulaşabiliriz: İyi yemek yediğinde hem midende bir rahatlama hem de zihninde bir dinginlik hissedersin. Rezilyans, işte tam bu noktada devreye girer: “Kahvaltıyı yedim, şimdi bir kahve alırım ve dünyayı fethederim!”

Çünkü biliyoruz ki, yeterince beslendiğimizde, hem fiziksel hem de psikolojik olarak daha güçlü oluruz. Bunu ilk fark eden kişi, muhtemelen sabahları kahvaltıyı atlamayan birisidir.

Tartışmaya Davet: Tokluk ve Rezilyans Size Ne Anlatıyor?

Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Tokluk anında en sevdiğiniz yiyecek ne? Rezilyansınızı nasıl buluyorsunuz? Hangi durumlarda “bu kadar yeter, ben de güçlü biriyim!” diyorsunuz? Yoksa sabahları kahvaltı yapıp bütün dünyayı fethetmek mi en keyifli şey? Yorumlarda buluşalım, hep birlikte gülümseyelim!
 
Üst