Kars Ardahan Batum Halk Oylaması hangi kongrede ?

Cilhan

Global Mod
Global Mod
**Kars, Ardahan, Batum Halk Oylaması: Hangi Kongrede Karara Bağlandı?**

Merhaba arkadaşlar! Bugün, Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir yer tutan ve pek çok kişiyi hala meraklandıran bir konuya değineceğiz: Kars, Ardahan ve Batum halk oylaması hangi kongrede karara bağlandı? Bu olay, sadece Türkiye’nin yakın siyasi tarihini değil, aynı zamanda bu toprakların kaderini şekillendiren önemli bir dönüm noktasıdır. Eğer bu konuya ilgi duyuyorsanız, sizlerle sohbet etmeye başlamadan önce bazı tarihi verileri paylaşmak istiyorum. Gerçekten de bu sorunun cevabı, çok daha geniş bir tarihi perspektife yerleşiyor.

**Halk Oylaması ve Kars, Ardahan, Batum: Bir Arka Plan**

1921 yılının önemli bir dönemi, Sovyet Rusya ile yapılan Moskova Antlaşması’dır. Bu antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında hem Sovyet Rusya ile ilişkilerini hem de Anadolu'daki bazı toprakların kaderini belirlemiştir. Kars, Ardahan ve Batum gibi bölgeler, o dönemin karmaşık uluslararası ilişkileri ve etnik yapıları nedeniyle sürekli olarak tartışma konusu olmuştur.

Bu üç bölge, 1917’deki Ekim Devrimi sonrasında Sovyet Rusya’nın kontrolüne geçmişti. Ancak Sovyetler Birliği'nin yönetimi değiştikçe, Türkiye Cumhuriyeti de kendi sınırlarını belirleme konusunda farklı stratejiler geliştirmeye başlamıştı. Bu bağlamda, Batum ve çevresindeki toprakların durumu, o dönemdeki stratejik öneminden dolayı oldukça kritik bir hale gelmişti.

**Moskova Antlaşması: Kongre ve Halk Oylaması Kararı**

1921 yılında, Moskova Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum konusundaki görüşmelerin temelleri atıldı. Bu antlaşma, aslında bir tür halk oylaması gibiydi. Çünkü, bölgenin hangi ülkeye ait olacağı, yalnızca hükümetlerin değil, aynı zamanda halkın da iradesiyle şekillenmeye başladı. Antlaşmanın en önemli maddelerinden biri, Kars ve Ardahan’ın Türkiye’ye verilmesiydi, ancak Batum'un durumu karmaşık bir hal almıştı. Sovyetler, Batum’u kendi topraklarına dahil etmek istiyorlardı. Ancak burada önemli olan, bu üç bölgenin kaderinin halk oylamasına da dayandırılmış olmasıydı.

O dönemde, Kars ve Ardahan halkı büyük ölçüde Türk nüfusundan oluşuyordu, bu nedenle Türkiye'nin egemenliği altında kalmaları pek de tartışmaya açık değildi. Ancak Batum, daha karışık bir yapıya sahipti ve nüfusunun büyük kısmı Gürcülerden oluşuyordu. Batum’un Sovyetler Birliği’ne devredilmesi, bu nüfus yapısının baskısı altında şekillendi. Bu yüzden, Batum halk oylamasına başvurulmuştu.

**Erkeklerin Stratejik ve Pratik Yaklaşımı: Türkiye’nin Menfaatleri**

Erkeklerin genellikle daha çözüm odaklı, stratejik ve pratik yaklaşımlarını göz önünde bulundurursak, 1921’deki oylama ve anlaşmaların Türkiye’nin ulusal menfaatleri doğrultusunda şekillendiği açıktır. Özellikle dönemin erkek liderleri ve hükümet üyeleri, bu bölgelere sahip olmanın stratejik önemine büyük değer veriyorlardı.

Kars, Ardahan ve Batum, sadece toprak parçası olarak değil, aynı zamanda güvenlik ve ekonomik açıdan da Türkiye için büyük bir anlam taşıyordu. Kars ve Ardahan’ın geri alınması, aynı zamanda Ermenistan sınırının güvenliğini sağlamak anlamına geliyordu. Batum ise, deniz bağlantısı ve Karadeniz’e açılma açısından kritik bir noktaydı. Bu yüzden, dönemin hükümeti bu bölgelere sadece birer toprak parçası olarak değil, stratejik önemi olan alanlar olarak bakıyordu. Hükümetin temel amacı, bu bölgelerdeki halkın da Türkiye’ye bağlanmasını sağlayacak bir çözüm üretmekti.

1921’deki Moskova Antlaşması’nda, bu stratejik ihtiyaçları karşılamak için bölge halkına güven verici bir ortam sağlanmış, Kars ve Ardahan Türkiye’ye verilmişti. Batum ise, Sovyetler Birliği’nin etkisiyle geçici olarak onlara bırakıldı. Ancak, Batum’un ilerleyen yıllarda Türkiye’ye katılma arzusu yine de sürdü.

**Kadınların Duygusal ve Sosyal Perspektifi: Toplumsal Bağlar ve Kimlik**

Kadınların bu tür olaylara, genellikle daha sosyal ve duygusal açıdan yaklaşmaları oldukça yaygındır. Özellikle bir halk oylamasının ve sınırların değişmesi, yalnızca coğrafi sınırları değil, aynı zamanda insanların kimliklerini de etkileyen derin bir olaydır. Zeynep Hanım, Ali’nin annesi gibi düşünebiliriz. O dönemde, halkın kendini ait hissettiği yerler, yaşam biçimlerini doğrudan etkiliyordu. Kars, Ardahan ve Batum’daki insanlar, sadece sınırların belirlenmesiyle değil, aynı zamanda kimliklerinin ve kültürel bağlarının da tehdit altında olduğunu hissediyorlardı.

Özellikle Batum halkı için, bu bölgenin Sovyetler’e devredilmesi, sosyal yapıyı ciddi şekilde sarsan bir durumdu. Bu noktada, kadınların toplumsal rolü çok önemliydi. Toplumun dokusunu, aile yapısını ve kültürel bağları koruma noktasında kadınlar büyük bir etkiye sahipti. Batum’un Sovyetler’e devredilmesinin ardından, birçok aile evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu, yalnızca toprak kaybı değil, aynı zamanda sosyal bir travma anlamına geliyordu. Kadınlar, hem ailelerini hem de toplumu koruma güdüsüyle, bu değişimleri daha çok duygusal bir açıdan yaşamışlardır.

**Sonuç ve Forumda Tartışma: Toprak ve Kimlik Arasındaki Denge**

Sonuç olarak, Kars, Ardahan ve Batum halk oylaması, sadece bir bölgenin kaderini değil, aynı zamanda bir milletin kimliğini de etkileyen büyük bir olaydı. Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda, erkeklerin stratejik yaklaşımı ön planda olsa da, kadınların toplumsal bağları ve duygusal etkileri de bu olayların derinlemesine anlaşılmasında önemli bir rol oynadı.

Peki, sizce Kars, Ardahan ve Batum gibi bölgelerin kaderi yalnızca stratejik hamlelerle mi belirlenmeliydi, yoksa halkın bu olaylar üzerindeki duygusal ve sosyal etkileri göz önünde bulundurulmalı mıydı? Türkiye’nin bu tür sınır anlaşmalarındaki rolü ve bu anlaşmaların toplumsal etkileri üzerine ne düşünüyorsunuz?
 
Üst